Kum Kitabı / Jorge Luis Borges
Kum Kitabı
Kum Kitabı’ndan…
Anne’nin sağlığı yerinde ve Buenos Aires’te Charcas ve Maipü’daki evinde iyi, fakat Baba otuz yıl kadar ilkin öldü, bir kalp hastalığından. Yarım inme tamamlamış oldu onu, sağ elinin üstünde sol eli, bir devinkinin üstünde bir çocuğun eline benziyordu. Ölüm sabırsızlığıyla, sızlanmadan öldü. Büyükannemiz de aynı evde ölmüştü. Ondan birkaç gün ilkin, hepimizi birden çağırıp, bizlere “Ben yavaş yavaş ölmekte olan oldukça yaşlı bir kadınım. Kimse böylesine alışılagelmiş, basit bir şey yüzünden üzülmesin” demişti. Norah, kızkardeşin, evliliğe ilk adımını attı ve iki oğlu var. Ayrıca, evde nasıllar?
– İyi, Baba, her zamanki şeklinde dini alaya alan şakalar yapıyor. Dün akşam, İsa’nın, kendilerini tehlikeye atmak istemeyen sığır çobanlarına benzediği için vaazlarında üstü kapalı meselelerle konuştuğunu söylemiş oldu. Bir an duraksadı, sonrasında bana “Ya siz?” dedi.
– Yazacağın kitaplarının sayısını söyleyemem, fakat oldukça olacağını biliyorum. Başkalarıyla paylaşamayacağın zevkler duyacağın şiirler ve gerçekdışı, düşsel öyküler yazacaksın. Baban ve aile yakınlarının çoğunluğu gibi ders vereceksin.
Kitaplarının başarısı ya da başarısızlığıyla ilgili hiçbir şey sormaması hoşuma gitti. Başka bir ses tonuyla devam ettim:
– Tarihle ilgili olarak da… başka bir cenk oldu, nerede ise aynı düşmanlar içinde. Fransa kısa zamanda boyun eğdi; İngiltere ve ABD Hitler adlı bir Alman diktatöre karşı savaştılar –döngüsel Waterloo Savaşı. 1946 yılına doğru, Buenos Aires, atamıza oldukça benzeyen yeni bir Rosas doğurdu. Geçen yüzyıl Enire Rfos’un bizi kurtarması şeklinde bu kez, 1955’te de Cordoba eyaleti bizi kurtardı. Bugün, işler fena gidiyor. Rusya dünyayı ele geçirmekte; demokrasi boşinancıyla kösteklenen ABD imparatorluk olmaya karar veremiyor. Her geçen gün, ülkemiz daha taşralı oluyor. Daha taşralı ve daha kendini beğenmiş –gözleri kapalıymışçasına. Okullarda Latince yerine Guarani dilinin öğretilmesi beni asla şaşırtmayacak.
Pek dikkatle dinlemediğini söyleyebilirim. O anda gerçek şeklinde görünen olanaksızın ilkesel korkusu onu ürkütüyordu. Baba olmamış olan ben, bana kendi etimden bir oğuldan daha yakın bu delikanlıya karşı sevgi duyuyordum. Elinde bir kitap tuttuğunu fark ettim, ne işe yaradığını…
LİNK
Yorum Gönder
0 Yorumlar